Kolombiya’da yeni barış anlaşması

29.11.2016, Lesezeit 6 Min.
1

Ekim ayındaki referandumda barış anlaşmasına ‘Hayır’ çıkmasına rağmen Santos hükümeti ve FARC “barış süreci”ni sürdürüyor.

Kolombiya devlet başkanı Juan Manuel Santos ve FARC lideri Rodrigo Londoño, ya da Timoçenko, Perşembe günü ikinci bir barış anlaşmasına imza attı. Bu anlaşma ilkine göre daha sağda dursa da, Alvaro Uribe’nin başı çektiği sağ muhalefetin talep ettiği temel değişiklikleri kapsamıyor.

Bogota’da imzalanan anlaşmaya göre, Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri (FARC) altı aylık bir sürede nihai olarak silah bırakacak ve örgütün yaklaşık 7,000 savaşçısı Kolombiya politik sistemine entegre olmak üzere bir politik parti oluşturacak.

Kurşundan yapılmış bir kalemle anlaşmayı imzalayan Santos, „Hepimizi zihin ve kalbimizi açmaya ve barışa bir şans vermeye davet ediyorum“, şeklinde konuştu.

Santos ve emperyalizm açısından kazanım

Yeni anlaşma Santos açısından politik bir zafer, zira ona referandumda yaşadığı ağır hezimetten sonra silkinme imkanı veriyor. FARC stratejisi açısından da bir başarıdan bahsedilebilir, zira örgüt uzun yıllardır silah bırakmak ve “demokratik oyun”a dahil olmaktan bahsediyor.

Ancak temelde, söz konusu barış süreci Washington’ın bölgede güttüğü politika açısından önemli bir kazanım. Epey bir süredir, Obama yönetimi Latin Amerika’da tekrar “alan kazanmak” amaçlı adımlar atıyor. Zira uzun yıllar boyunca ABD, bölgede etkisini kısmen yitirmiş, kitleler nezdinde ciddi bir meşruiyet kaybı yaşamış ve siyasi ve askeri açıdan Ortadoğu’ya saplanması nedeniyle güç kaybetmişti.

ABD’nin Latin Amerika’da tekrar alan kazanma stratejisinin bir ayağı, 50 yıldan uzun bir sürenin ardından Küba’yla varılan, ilişkileri yeniden tesis etme amaçlı anlaşmaydı; bu anlaşma, Raul Castro hükümetinin gerçekleştirdiği kapitalist reformları destekliyor. Ancak ABD aynı zamanda Honduras ve Paraguay’daki gibi darbe süreçlerini destekledi ve “insan hakları”nı savunma bahanesi adı altında Venezuela’nın darbeci sağcılarına destek verdi.

Kolombiya’daysa, onlarca yıldır FARC’a karşı yürütülen kirli savaşa “Kolombiya Planı” kanalıyla 10 küsur milyar dolar aktardıktan ve örgüte bir dizi askeri taktik darbe vurduktan sonra, Washington Havana’daki müzakere sürecine tam destek verdi. Nobel Barış Ödülü’nün başkan Santos’a verilmesi de tesadüf değil; Santos’un, militarist Uribe başkanken ona savunma bakanlığı yaptığını unutmayalım.

Bölgedeki “ilerici” hükümetlerin [Dilma Rousseff, Cristina Kirchner…] uluslararası ekonomik kriz karşısında emekçilere ve halk kesimlerine kemer sıkma politikası dayatması ve ardından güç kaybetmesinden sonra, geçtiğimiz yıl hem Arjantin’de hem de (bir parlamento darbesiyle) Brezilya’da neoliberal sağ iktidara geldi. Yakında görevi devredecek olan Obama yönetimi, yeni başkan Donald Trump’a Amerikan emperyalizmi açısından çok daha elverişli bir tablo bırakıyor.

Halkın çıkarlarından uzak bir anlaşma

“Barışı inşa etmek” ve “şiddete son vermek” gibi hoş cümlelerle bezeli olan ve Timoçenko’ya göre “ideolojik, politik veya vicdani pozisyonlar içermeyen” yeni anlaşma, sömürülen ve ezilen kesimlerin herhangi bir talebine çözüm getirmiyor. Örneğin tarım topraklarının yabancı şirketlere satışının durdurulması ve köylülere dağıtılması, paramiliter güçlerin dağıtılması, ya da geniş kırsal alanların ordu tarafından militarizasyonunun durdurulması gibi konuları içermiyor.

Bilakis anlaşma, halen FARC kontrolündeki topraklarda bulunan doğal kaynakların emperyalist tekeller ve yerli büyük sermaye tarafından işletilmesinin önünü açıyor. Anlaşmanın “yatırımlara hız kazandırması” ve “ekonomik büyüme sağlaması” beklendiği ifade ediliyor.

Bu çerçevede ABD’nin Kolombiya hükümetine verdiği milyonlarca dolarlık maddi destek de değişmiyor. Bilakis, “Kolombiya Planı” “Kolombiya Barışı” adı altında sürecek ve sadece 2017’de 500 milyon dolarlık kaynak aktarılacak.

Uribe’nin kısmi yenilgisi

Bu nedenle, Uribe liderliğindeki sağ muhalefetin stratejisi nihai başarı şansına sahip değildi -her ne kadar Kolombiya burjuvazisinin en gerici sektöründen büyük destek görse de.

Ekim ayındaki referandumda ‘Hayır’ çıkmasıyla, Uribe birden müzakerelerde kilit bir isim konumuna yükselmişti. Ancak kısa süre içinde bu ilk dalga kırıldı ve Uribe’nin FARC açısından kabul edilemez olan talepleri -örgüt liderlerinin hapsedilmesi ve örgütün politik partiye dönüşmesinin engellenmesi- yeni anlaşmanın dışında bırakıldı.

Aynı şey Uribe’nin, anlaşmanın onayı için yeni bir referandum düzenlenmesi yollu demagojisi için de geçerli oldu. Ekim’de hezimete uğrayan Santos açısından kabul edilemez olan bu yeni referandum önerisi plandan çıkarıldı. Önümüzdeki hafta anlaşma Santos kontrolündeki Kongre’ye gelecek, buradan onay çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Gelgelelim Uribe Kolombiya’nın siyasi geleceği açısından ciddi bir ağırlık taşımayı sürdürecek. Referandum konusunda hükümetle sürdürdüğü diyaloğu kopardıktan sonra Uribe yürüyüş çağrıları yaptı ve “demokratik temyiz” mekanizmalarını dile getirdi. Uribe’nin bu çizgisinin anlaşma sürecini frenlemesi pek mümkün görünmüyor, çünkü yukarıda bahsettiğimiz gibi anlaşmanın siyasi ve ekonomik temeli, Uribe’nin dizginsiz militarizminden daha kuvvetli. Ancak hiç şüphesiz Kolombiya sağının bir numaralı ismi olan Uribe, rejim nezdinde önemli bir alternatif olarak kalmaya devam edecek.

Bu da sürecin geri kalan kısmı için oldukça önemli: Anlaşmayla gündeme gelecek bu çetrefilli temalar arasında, yanıltıcı bir isim taşıyan “köylülerin toprağa erişimi”, “uyuşturucu ticaretine karşı savaş”, iç savaş sırasında gerçekleşmiş suçların cezalandırılması için mahkemeler kurulması, mağdurlara tazminat ödenmesi, mayın temizliği ve BM gözetimi altında FARC’ın silahsızlandırılması yer alıyor.

Orijinal metin

Mehr zum Thema