Irkçılık Karşıtı Gençlik: Hiçbir sınır sonsuza dek kalmaz! Irkçılığı okulda ve sokakta durduralım!
29 Eylül günü Almanya'nın birkaç şehrinde artan ırkçı dalgaya karşı ve bunun hedefinde olan mültecilerle dayanışma amacıyla bir kez daha okul ve üniversite grevi gerçekleşecek. Bu grevi örgütleyen birlik olan Irkçılığa Karşı Gençlik'in (Jugend gegen Rassismus) çağrısını paylaşıyoruz.
Almanya’ya gelen mültecilerin “büyük akımı” bitti, cinsel suç yargıcı “Hayır, hayırdır!” dedi ve medyada terörden koruyacak güvenlik yasalarından bahsediliyor. Gerçekten de işler iyiye mi gidiyor?
Hayır. Tabii ki de hayır. Almanya’ya giderek daha az mülteci geliyor. Ancak bu hükümetin veya Avrupa Birliği (AB)’nin politikasının olumlu bir sonucu değil. Daha çok olumsuz. Avrupa, göçün asıl sebepleriyle mücadele etmek ve tüm insanların yaşamaya değer bir hayata sahip olması için çaba sarfetmek yerine sınırlarını kapadı. AB’ye gelmek isteyenler, bu Avrupa kalesinin örülü duvarlarında aç kalmakta.
Bir de bu örülen duvarların üstüne Alman hükümeti, Erdoğan gibi hükümet liderleriyle antlaşmaya gidiyor. AB-Türkiye veya Khartoum antlaşması gibi düzenlemelerle mültecilerin, Alman sınırının yakınından bile geçmeleri engelleniyor. Örneğin Türkiye’den geçmek isteyen mülteciler yakalanıyor ve sınırdışı ediliyor. Buna karşılık olarak da Avrupa, Türk devleti, Kürt halkına karşı bir savaş yürütürken ve Erdoğan, başarısız darbe girişimi sonrası durumu tüm gücü elinde toplamak için kullanırken başka yöne bakıyor. Biz başka yöne bakmıyoruz ve diyoruz ki: İĞRENÇ MÜLTECİ ANTLAŞMASI VE DİĞER ÜLKERE SİLAH İHRACATLARI DERHAL DURDURULSUN! TÜM SINIRLAR AÇILSIN! BURADA YAŞAMAK İSTEYEN HERKESE VATANDAŞLIK HAKLARI VERİLSİN!
Sadece dış sınırlar kapatılmakla kalınmıyor. Almanya’nın içinde de halk ile mültecileri birbirine düşürmek için herşey yapılıyor. Hükümet başka ülkelerde savaş yürütürken, tehlikeli terör saldırılarına karşı oluşturulan korkuyla ırkçılık topluma yerleştiriliyor. Özünde iyi bir gelişme olan, cinsel suç yasasının sertleştirilmesiyle böyle bir suça karışmış Avrupa vatandaşı olmayanlar daha hızlı sınır dışı edilirek, kadın hakları savunuluyor süsü veriliyor. Göçmenlerin ve mültecilerin hakları şiddetli bir şekilde daraltılırken, Bavyera entegrasyon yasası ile herkese bir temel “Alman kültürü”nü zorla kabul ettirmeye çalışılıyor. Örneğin bu yasa mülteci gençlerin okula gitmesinin önüne engel koyuyor.
Tüm bunlar toplumdaki giderek artan sağ baskının bir dışavurumu. AfD ırkçılığı kamuoyuna daha fazla taşımayı başardı. Yerleşik partiler AfD’ye yanaşıyor, mülteci yasası giderek sertleşiyor, Avrupa kalesi savaş için teçhizatlanıyor. Silah ihracatları, yiyecek madde spekülasyonları ve diğer ülkerdeki sömürüleriyle, daha fazla insanın göç etmesine sebep olan Alman şirketleriyle, Alman devletidir.
Bu devlet ırkçılığıyla, sosyal hizmetteki kesintiler ve çalışma koşullarının hepten kötüleşmesiyle, Agenda2010 ve grev hakkının kısıtlanması gibi başka saldırılarla, AfD’nin besleneceği uygun ortam yaratıldı. Terör korkusundan etkilenmek, “yerli” ve “yabancı” diye bizi ayırmalarına izin vermek yerine, gençlerin, mültecilerin ve işçilerin hakları için, ırkçılığa ve onun sebep olduklarına karşı birlikte mücadele etmek istiyoruz! HERKESE EŞİT HAK TALEP EDİYORUZ! İSTER TÜM EĞİTİM KALİFİYELERİNİN KABULÜ, İSTER EŞİT ASGARİ ÜCRET, İSTER HERKESE BARINMA HAKKI OLSUN!
Gençlik olarak hükümetin kararlarını ve yerel seçim sonuçlarına kayıtsız kalıp, sakince karşılayamayız. Çünkü ırkçılık biz dahil herkesi vuruyor. İster Alman ırkçılarının, ister türk milliyetçilerinin saldırıları olsun, ister parlamentoda, ister sokakta… Bu yüzden biz, “Jugend gegen Rassismus” (Irkçılık Karşıtı Gençlik) olarak gençlerden, mültecilerden, işçilerden, işsizlerden, sol insiyatif ve yapılardan, sendikalardan ve partilerden oluşan ırkçılık karşıtı bir hareket inşa etmek istiyoruz. Çünkü şimdiden neredeyse 10 Milyon fahri insan azimle sağ baskıya karşı sorumluluk üstleniyor ve yaşanabilir bir toplum istiyor. Ve yalnızca birlikte harekete geçersek hükümetin ve sağcıların ırkçı saldırılarına güçlü bir şekilde karşı durabiliriz!
BU YÜZDEN 29 EYLÜLDE SOKAĞA ÇIKIYORUZ VE TÜM ALMANYA’DA TEKRAR BİR GREV VE EYLEM GÜNÜ İLAN EDİYORUZ! DAHA BU YILIN NİSAN AYINDA BİRLİKTE GREVE GİTMİŞTİK, ANCAK BU TEK BİR EYLEMLE KALAMAZ. TOPLUMDA VE HÜKÜMETTEKİ IRKÇILIĞA KARŞI ÇIKMAYA DEVAM ETMEK BİZİM SORUMLULUĞUMUZDUR!