2016: Kadın hareketi yaşıyor hâlâ!
Sağa kayış, ırkçılık ve emperyalizm her yerde göz önündeyken, bir gelişme ise insanların gözünden kaçıyor: 2016 aynı zamanda savunma mücadeleleri ekseninde kadın hareketinin varlığını hissettirdiği bir sene oldu.
2016 senesi büyük bir tartışma ile başladı: Irkçılık dolu yayınlarla medya, yılbaşı gecesi Köln’deki kadınlara yönelik cinsiyetçi saldırıları haber etti. Bu olay tüm yıl boyunca haber yapma biçimini belirledi ve 2017 senesi için de ırkçı bir saldırı gücünü oluşturacaktı. Nereye bakılırsa bakılsın: Sağa kayış, emperyalist savaş ve kadın haklarını ırkçı ve emperyalist amaçlar için araçsallaştırma hâkim konumda.
Böylelikle kadın düşmanı AfD (Almanya için Alternatif) Köln’deki olaylardan kâr elde etmeye çalıştı. Savaş çıkartıcısı Hillary Clinton seçim kampanyasında kendisini kadınların sözcüsü ilan etti. Tecavüze verilen cezaları artıran maddeler aynı zamanda ırkçı sınır dışı eylemlerini kolaylaştırıyordu.
Bir tarafta AfD ve onun gibi düşünen ırkçılar, diğer tarafta burjuva hükümetleri için kadınların sorunlarının ne kadar önemsiz olduğunu, tesettür mayo üzerine yapılan ırkçı tartışmalarda görebildik. Bunun yanı sıra mülteci kadınların üzerinde artan baskıcı ve dışlayıcı siyaseti de görebiliyoruz.
Terörist saldırılar bunlara rağmen engellenemedi. Bu şekilde savaş nihai olarak emperyalist merkezlere de taşınmış oldu. Orlando’daki trajedinin gösterdiği gibi, ezilenlerin de kurban olduğu bir noktaya kadar gitti.
Kadın hareketi az da olsa görünür hale geliyor
Fakat 2016 aynı zamanda kadın hareketinin birçok ülkede görünür hale geldiği yıl oldu. Tabii bu mücadeleler daha çok reformist önderliklere sahip olup, kadınların kendi bedenleri üzerindeki haklara, artan şiddete ve kesin gözüyle bakılan haklara yapılan saldırılara karşı savunma mücadeleri ekseninde yürütüldü. Son senelerde bilhassa Latin Amerika ve özelikle ekonomik krizden etkilenen İspanya devleti gibi Avrupa ülkelerinde çoktan başlamış olan bir trend devam etti.
Zaten son derece asgari bir düzeyde olan kürtaj hakkının olduğu bir ülke olan Polonya’da kadınlar somut olarak her türlü yasal yollardan kürtaj yapma hakkından mahrum bırakılmalarına karşı greve gittiler. Böylelikle söz konusu yasa tasarısının durdurulmasını sağladılar. Arjantin’de kadınlar ve dayanışmacı erkekler kadınların üzerindeki baskılara ve barbar kadın cinayetlerine karşı greve gittiler. #NiUnaMenos hareketi, kadınlara karşı artan şiddete karşı mücadelesinde yeni bir zirve noktasına ulaştı.
Kadın hareketinin kendi hakları için greve başvurması, işçi sınıfına doğru önemli bir adım anlamına geliyor. Kendi taleplerini gerçekleştirmek için bir araca da sahip olmuş oldu.
Donald Trump’ın seçilmesinden sonra ABD’de bir şok yaşandı. Aralarında beyaz kadınların da olduğu bir çok kesmin onu seçmesi nasıl mümkün olabildi? Aynı zamanda kadınlar gelecek olan Trump saldırılarına karşı nasıl savunmaya geçecekleri üzerine tartışmalara başladı. Bu ABD’de bir kadın hareketini potansiyeli olduğuna işaret ediyor.
Almanya’da mücadeleler
Almanya’da (reformist) kadın hareketinin Köln olaylarına tepkisi #ausnahmslos (istisnasız) kampanyasıdır. Kadınların bir taraftan cinsiyetçi şiddete ve kadın düşmanı saldırılara karşı anti ırkçı bir cevap verme arayışıydı. Diğer taraftan ise SPD ve Yeşiller partisinin hoşuna giden siyaset izlendiğinde bu kampanyanın sınırları netleşti. Reformizm kadın hareketiyle olan bu bağını koparmamak için, kadınların iş dünyasında dışlanmalarını hafif azaltacak bir yasa tasarısını sundular.
Bununla beraber somut kampanyalar ve hareketlilik gerçekleşti. Her ne kadar bunlar çok büyük olmasa da bir önceki yıllara göre daha büyük bir kadın hareketinin potansiyelini gösterdi bizlere. Gina-Lisa Lohfink’in savunulması esnasında kadınlar cinsiyetçi önyargılara karşı ve cinsel suçlar kanunun iyileştirilmesi için mücadele ettiler. Bu esnada genel bir tuzağa da düşmeyerek, ırkçıların bu konudan istifade etme çabalarını da eleştirdiler. Yaşam için marş adlı eylemleri düzenleyen gericilere, kürtaj karşıtlarına karşı protestolar son 3 yılda radikal ve feminist solun önemli eylem ajandalarından biri oldu, radikal solun son derece önemli bir kriz içinde olmasına rağmen.
2017 yılında da dünya çapında sağa kayışa ve emperyalist savaşa karşı mücadele etme zorunluğu ön planda. Kadın hareketi bu mücadele içerisinde önemli bir rol oynamak için kendi potansiyelini hayata geçirmeli ve kolektif mücadeleyi yeniden keşfetmelidir.